Türkiye’de son yıllarda giderek artan toplumsal gerilim ve kutuplaşmanın sosyolojik analizleri, sorunun kökenlerine dair önemli bilgiler sunmaktadır. Uzmanlar, özellikle 1970’lerden bu yana Türkiye toplumundaki ideolojik dönüşümlerin ve bilgi akışlarının toplumlar üzerinde farklı etkiler yarattığını belirtmektedir.
Zaman içinde çeşitli kaynaklardan sistematik olarak geliştirilen dezenformasyon faaliyetlerinin toplumsal hafızayı ve kolektif aklı zayıflattığı ileri sürülmektedir. Ancak mevcut sorunlar, yalnızca dış etkenlerle açıklanamayacak kadar derin ve çok yönlüdür. Temel sorun, toplumun iç dinamiklerinde ve bireylerin günlük pratiklerinde aranmalıdır.
Toplumsal çözülmenin ardında, toplumu geleneksel olarak bir arada tutan normların, etik değerlerin ve sorumluluk duygusunun aşınması yatar. Tarihsel deneyimler, “macera arayışı” içinde normal sosyal davranış kalıplarını terk eden toplumlar konusunda uyarır. Bu toplumlar, istikrar yerine belirsizliği seçerek önemli zorluklarla karşı karşıyadır. Bu durum, toplumsal dokunun parçalanmasına ve nihayetinde felaket süreçlerine zemin hazırlamıştır.
Sosyal sorumluluk bilincinin kaybolması
Günümüzde din, dil, etnik köken ve mezhep gibi kimlik temelli unsurların toplumsal mühendislik projeleri çerçevesinde ayrıştırma aracı olarak kullanıldığını görüyoruz. Bu kırılgan temel üzerinde ortaya çıkan ayrışmalar, evrensel hukuk normlarını askıya alıyor ve yolsuzluğu kurumsal düzeye taşıyor. Toplumsal davranıştan sapma ve etik kurallara uyulmaması, yalnızca mevcut bir krizin habercisi olmakla kalmıyor.
Aynı zamanda ülkenin geleceğini tehdit eden yapısal bir sorunu da ortaya koyuyor. Dini ve siyasi kutuplaşmanın derinleşmesi, birlikte yaşama iradesini zayıflatıyor, toplumsal güveni aşındırıyor ve nihayetinde hukukun üstünlüğünün işleyişini sekteye uğratıyor. Dolayısıyla mevcut krizden çıkış yolu, toplumsal sorumluluğu yeniden vurgulamaktır. Etik değerleri korumak esastır. Her türlü ayrıştırıcı söyleme karşı kolektif bir direniş geliştirmeliyiz. Ancak bu şekilde ulusal birlik ve barışçıl bir gelecek inşa edilebilir.
OSGEMUS 
Yorum bırakın